2 Ağustos 2025, Cumartesi
19:13

Yıl olmuş 2025, ama sokakta konuşulan hâlâ aynı: "Geçinemiyoruz..."Yıllardır defalarca yazdık, söyledik. Emekli ay sonunu getiremiyor, esnaf kepenk kapatmamak için her sabah dua ediyor. Hayat pahalı, umut ucuz. Ama gel gör ki umut bile dışardan ithal artık. Evet, yanlış duymadınız: Umut, gurbetçiden bekleniyor.

Temmuz geldi mi Kayseri'de caddeler kalabalıklaşır. Plakalar 38 değil de 34, 63, 49, 06 olur ama şiveler Fransız, Almanca karışımıdır.

İşte herkesin gözü o plakada artık.

"Acaba bir şey alır mı?",

"Bir kilo pastırma mı, yoksa çeyrek mi ister?",

"Altın sorar mı, döviz bozar mı?"

Esnafın kaderi şu an biraz da Almanya’daki Mehmet abinin gurbet elde fazla mesaide tuttuğu dövize bağlı.

Peki böyle mi olmalıydı?

Emeklisi yıllarca çalışmış, dirsek çürütmüş, şimdi 10 bin lirayla markete adım atamıyor. Ay sonunu getirmek değil, haftayı tamamlamak başarı.

Bakın, "perişan" kelimesi fazla mı geliyor diyorsanız, bir emeklinin cüzdanına bakın. Pazara uğramış mı? Evinde meyve görmüş mü?

Esnaf desen borçla ayakta.

Günün yarısı "Bugün kaç lira girdi?" hesabıyla, diğer yarısı "Kredi kartına çekelim mi abi?" ile geçiyor.

Dükkânlar açık ama içleri boş.

Gülüşler yüzlerde ama içten değil.

Çünkü umut yok.

Bir toplum kendi içinden değil de dışardan umut bekliyorsa, işte orada sistemin dengesi bozulmuş demektir.

Ne yazık ki biz şu an bunu yaşıyoruz.

Ama bir gerçek var:

Gurbetçimiz eli açık, gönlü bol.

Evi eski olsa da memleket aşkı yeni.

Geldi mi sadece para değil, moral de getiriyor.

Yüzümüzü güldürüyor, ekonomiye nefes oluyor.

 

Ama biz bu yazıyı, “çok şükür gurbetçi geldi” diye değil, “neden hep onlara kaldık?” diye yazıyoruz.

 

Çünkü bu ülkenin ekonomisi mevsimlik umutlarla değil, kalıcı adaletle, üretimle, hakça paylaşım ile ayağa kalkar.

Çünkü bu ülkenin emeklisi, kendi maaşıyla onurlu bir yaşamı hak ediyor.

Çünkü bu ülkenin esnafı, sezonluk nefes almak değil, sürekli kazanmak istiyor.

 

Yani sevgili okur,

Gurbetçimize elbette kucak açalım ama…

Asıl kucak açmamız gereken, bu toprakta kök salmış, ama gövdesi kurumaya yüz tutmuş kendi insanımızdır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ